Bu mütevazı metnin temel amacı, siyaset ile İslam’ın temel ilkeleri arasında kurulması gereken doğru ve zaruri ilgiyi irdeleyerek Müslüman birey ve toplumların siyasetle ilgili davranışlarda dikkat etmek zorunda oldukları düşünsel ve pratik ilkelerin anlaşılabilir bir anlam haritasını çizmeye çalışmaktır.

İslam adına siyaset yapan veya söz söyleyen, fikir veren, siyasi proje önerilerinde bulunan birey veya hareketlerin çok farklı ve birbirine aykırı yaklaşımları, Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in (as) uygulamalarının bu alanla ilgili ortaya koyduğu temel ilkelerin yeterince anlaşılmadığını, anlaşıldığı kadarının da siyasetin doğasına uygun olarak yorumlanamadığını göstermektedir. Nitekim günümüz dünyasında, İslam’ın Müslümanlara hedef olarak gösterdiği şûra, adalet, hakkaniyet, vasat olma (ölçülülük) gibi değerlerin gerektiği gibi işlenerek toplumda yaşanılır, sürdürülebilir ve başka toplumlara da önerilebilir nitelikte köklü, yaygın ve dünya ölçeğinde kabul görmüş beşeri tecrübelere dönüştürülemediği bir gerçektir.