İki Sen
İki Sen
Gülşah, iki yıl boyunca bekledi. Her sabah gözlerini açtığında, her gece uykuya dalarken içinde aynı soru yankılanıyordu: Serhat ne zaman dönecek? Eşi, Kuzey Irak’taki Hakurt Üssü’nde gizli bir göreve gitmiş, dört ay sürecek ayrılık yıllara dönüşmüştü. Mesafeler sadece kilometrelerle sınırlı kalmamış, aralarındaki bağ da sessizce değişmişti. Ama artık bekleyiş bitiyordu. Serhat, sonunda eve dönüyordu.
Kapı açıldığında, karşısında yine tanıdığı adam vardı. Aynı gözler, aynı gülümseme… ama bir şey eksikti. Gülşah bunu adlandıramıyordu ama hissettiği boşluk gittikçe derinleşiyordu.
Sanat, Gülşah için bir sığınaktı. Ancak ne zaman Serhat’ı çizmeye kalksa, yüzündeki eksikliği tamamlayamıyordu. En çok da atölyesindeki İki Özgür Ruh tablosuna bakarken içinde bir şeyler düğümleniyordu. Yıllar önce onları bir araya getiren bu tablo, yan yana koşan iki atı resmediyordu. Bir zamanlar birlikteliğin simgesi olan bu resim, şimdi ona uzaklaşan iki ruhu hatırlatıyordu.
Gülşah gerçeğin peşine düşerken, yalnızca aşkını değil, bildiği tüm gerçekliği sorgulamak zorunda kalacaktı. İKİ SEN, aşkın hafızayla, kimlikle ve en derin korkularla sınandığı, psikolojik ve dramatik unsurların iç içe geçtiği etkileyici bir roman. Gülşah, sevdiği adamı geri kazanabilecek mi, yoksa aşk bazen gerçeğin ağırlığı altında ezilmeye mahkûm mu?