Hamuş ve Bişrev
Hamuş ve Bişrev
Tamı tamına ne kadar yaşayacağımı bilmediğimden, Sıtkı gibi "Yaş 35, yolun yarısı eder" deyip 46'da göçerim belki diye ömür sayı doğrumun neresinde olduğuma dair bir fikir beyan etmeyeceğim. 35 aldı benden ne alındıysa, 35 verdi bana ne verildiyse. 3-4 hayat virajı, işte bu kadar.
Kâmil olmak için hamlıkta piştik, âlim olmak için çok çabaladık. Bir yanım çiğ kaldı, bir yanım yandı. Yerli yabancı çok kitaplar okudum.
"Ne bulmak istersen kendinde ara"ya ulaştım sonunda. Kitaplarda olmayanlar için de insanları okudum kendimce. Summun, bukmun, umyun olanların bile kendileri konu olunca duyduklarını, konuştuklarını, gördüklerini gördüm.
Kalabalıkların sözünün pul kadar değerinin olmadığını, kendi kalabalığımın dışarıdan daha çok olduğunu gördüm. Kalabalıklarda nice inci sözler duydum. Kendimi can pazarında buldum.
"Can pazarında canlar satılır. Satarım canımı alan bulunmaz" duydum. Sırlara ermek için çok kapı gezdim, sırra ermek için kimseye gitmek gerekmezmiş, bildim.
Sevgi imiş, aşk imiş âlemi ayakta tutan. Ha aşka düşüp yanmışsın ha cehenneme; ha sevgide yaşamışsın ha cennette. Âlem var olduğundan bu yana, ne kadar hayat çeşidi varsa yaşanmıştır, ne kadar söylenebilecek söz varsa söylenmiştir.
Bunların bir kısmı yazılmış, bir kısmı unutulup gitmiştir. Yine de hayat... Ah, hayat!
Var mı seni yaşamak gibisi? Önümüzde "yapılacaklar" listesi...