Edebiyat Zehirlenmesi
Edebiyat Zehirlenmesi
Bir hastane odası.
İki yaşlı beden.
Ve her an değişen kimlikler: Biri Don Kişot olduğunu sanıyor, diğeri Anna Karenina’ya mektuplar yazıyor. Çünkü onlar artık roman kahramanları değiller, romanların ta kendisi olmuşlar.
Doktorları ise, yalnızca bedenlerine değil, kelimelerle zehirlenmiş zihinlerine de çare arıyor. Ama kelimelerin büyüsü bazen ilaçtan daha güçlüdür. Ve bazen, iyileştirmek isterken… insan kendini kaybeder. Çünkü bu hastalık, sıradan bir illetten öte bir Bediiyat-ı İllet. Güzel ama zehirli, yavaş ama keskin.
Edebiyat Zehirlenmesi, yani Bediiyat-ı İllet, deliliğin edebiyata karıştığı, karakterin okuyucuyu ele geçirdiği zihinsel bir yolculuk. Sayfalar ilerledikçe kimin hasta, kimin doktor, kimin gerçek olduğunu unutacaksınız. Belki de tek çare en güzel cümlelerin içine saklanmaktır. Çünkü bu romanda sadece insanlar değil; zaman, mekân, kimlik ve mana da tedaviye muhtaç.
Ve sonunda en çok yara alan hep en sessiz kalan olacak.
Okumaya cesaretin varsa, kapağı arala ve gir içeri.
Ama unutma;
Bu hastanede kelimeler tedavi etmiyor.
Çünkü kimse tam değil, herkes bir hikâyeden düşmüş gibi…