Varoluş - Tevhide İman
Varoluş - Tevhide İman
Hakikatin iddiasında olmak/Müslim olmak demek, kabul ettirilmek istenen tahakkümleri reddetmek, temel ilkeyi ve bunun neşet ettiği ilkeleri korumak demektir. Aksi her durum, mükellef kılınanların zihinlerinin yaşadığı ciddiyet krizlerini işaret eder. Kendini bir kitaba nispet eden toplulukların mensubiyet üzerinden geliştirdikleri her türlü düşünce ve iddia, yoksun kaldığı bu ciddiyetle kurduğu sûni bağın etrafında kendi kılcallarını örmeye devam eder. El-ilm'de buna dair uyarılar "Ey Kitap Ehli, Ey Iman Edenler" şeklinde tekrarlanır. Vahyi, bir hidayet, bir mesaj ve emanet olarak değil de imtiyaz sağlayan bir kaynak olarak gören Ehl-i Kitab/Müslüman olma iddiası mesajı gölgede bırakarak bize seslenmeyen ve bizden başka herkese seslenen bir vahy kurgusunun dilini yaratır. Bu dilde ayetler "söyleyenin amacı"nda aranan birer işaret değil sadece haber/ anlatı seviyesinde kalarak bütüncül mesajı ve işaretlerin gayesini perdeler.
Adem ile başlayan Muhammed Resül ile biten nübüvvet dönemi bize tarihin sonunu değil yeni bir tarihsel süreci işaret etmektedir. Varoluşumuz bugün de tevhide iman hakikatinde kendini bulacaktır. Aksi hâlde "ahir zamana" hapsedilmiş ve "tüketilmiş bir projenin isimsiz figüranları" olmadığımız gerçeğini anlamamız imkansızlaşır. "Tarihin sonu"na razı olmamız, iddiasında bulunduğumuz İslâm'a muhaliftir. 'Kıyamet kopsa da rahatlasak' tavrı gayri ciddidir. Oturup kalmak, yan gelip yatmak, düşmek ve kalkmamak tercihimiz olabilir ancak bizi "yol"da olanlardan yapmaz. Yol, hayattan uzaklaşmış veya ulaşılamayan şeyleri değil, insanı ve onun yerini temsil etmektedir ve devam etmektedir.
“Bu kitap, statik anlayışın, kokuşturduğu düşüncelere, ruhları geride bırakarak yarattığı ve yeni hayat tarzlarıyla razı olduğu sorunlara dair Müslim tavrın nasıl olmasına dair bakış açısı çizmekte ve konfor alanlarının içten çökerten acısıyla, bilinçli yüklenilen acının (sorumluluğun) tadı arasında seçim yapmaya dair düşünsel bir teşvik sunmaktadır."