Hayy'dan Hu'ya Yaratılış Mucizesi
www.okupaylas.com
Hayy'dan Hu'ya Yaratılış Mucizesi
...
5.0 / 5
4 değerlendirme
Yayın Yılı 2023
Sayfa 844 sayfa
Dil TÜRKÇE
Yayınevi KİTAPYURDU DOĞRUDAN YAYINCILIK (KDY)
ISBN 9789754492996
Görünüm 21
Favoriler

Bu kitabı 0 kişi favorilerine ekledi.

Favorilere eklemek için giriş yap
Hayatımı Değiştiren Kitaplar

Bu kitabı 0 kişi "hayatımı değiştiren kitap" olarak işaretledi.

Bu listeyi kullanmak için giriş yap
Bu kitabı okuyan diğer kişiler

Bu kitabı okuma listesine ekleyen ilk kişilerden biri olabilirsiniz.

Kitap Takası
Takas yapabilmek için giriş yapın.

Hayy'dan Hu'ya Yaratılış Mucizesi

Hayy'dan Hu'ya Yaratılış Mucizesi

5.0
4 değerlendirme

Bir kısım bilim adamları ateizmin etkisi altında kalarak yaratılan her varlığı tesadüfi bir eser olarak görüp iki yüzyılı aşkındır pozitivist felsefe davası gütmekteler maalesef. Güya ellerine tutuşturulmuş içi boş pozitivist felsefi reçetelerle insanların yaratılış mucizesine olan inancını sarsıp inkâr noktasına getireceklerini sanıyorlar. Oysaki her şeyden önce sınırlarına hayallerin bile yetişemeyeceği uçsuz bucaksız bir âlemde yaşıyoruz. Dolayısıyla böylesi uçsuz bucaksız bir âlem içerisinde yaratılış mucizesini insanların nazar-ı dikkatinden göz ardı edilip inkâr etme noktasına nasıl getirilebilir ki? Düşünsenize içinde konumlandığımız Samanyolu Galaksisi bile yüz milyar rakamlı gibi bir sayıya tekabül ederken en az bunun iki misli kadarda galaksi âlemin hudutları içerisinde aydınlık güneşimiz gibi iki yüz milyar rakamlı bir sayıda yıldızlar topluluğunun varlığı söz konusudur. Şimdi sınırlarına insan hayallerinin yetişemeyeceği böylesi mükemmel varoluş ve yaratılış mucizesi karşısında görmezden gelinip inkâr edivermek ne mümkündür. Bir kere her şeyden önce insan olarak bizatihi kendi ruhi ve bedeni varlığımız küçük bir âlemdir, hatta bu noktada insan için büyük âlem diyen âlimler de var. Her ne kadar pozitivist felsefi akımlara kapılan bir kısım aklı evvel bilim adamları yoktan varoluşu inkâr etseler de bu hususta Elmalı Hamdi Yazır’ın “Ma’dûmun kendi kendine vücuda gelmesi, zâtî yok olanın bizatihi var olması imkânsızdır” anlamında dile getirdiği; olmayan bir şey kendiliğinden var olamayacağı gibi hiçbir şey de kendi kendine ademden vücut (yokluktan varlığa) bulamaz gerçeğini değiştiremeyecektir.

Evet, dile getirilen bu ifadede yokluk ademi temsil eden bir kavram olarak anlam kazanırken, varlık da vücudu temsil eden bir kavram olarak anlam kazanmakta. Dolayısıyla Sezai Karakoç’un “Yoktan da vardan da öte bir vardır / Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır” şiirinde yerini bulan ilahi mucizenin üzerine söz söyleme cüretinde bulunmaya yeltenen bir takım pozitivist, felsefi ve materyalist akımların ileri sürdükleri afaki hipotezler bilimsel çalışmalara asla kaynak teşkil edecek tezler olmayacaktır. Baksanıza adamlar yüzlerine taktıkları ‘Pozitivist Bilim’ maskesi altında sinsice önümüze koydukları yaratılışı inkâr eden içi boş suni reçetelerle insanları ruh köklerinden uzaklaştırıp maddenin kölesi yapma peşindelerdir. Her ne kadar etiketleri ve rozetleri cüsselerinden büyük bu tip sözde bilim adamlarının ikide bir ruh köklerimizle oynamaları canımızı sıksa da yine de oturup başımıza karalar bağlamak yerine asıl bu noktada bize düşen onların kirli emellerini boşa çıkartacak kendi varoluş kaynağımız yaratılış mucizesi tezlerimizi ortaya koymak olmalıdır. Hem kaldı ki bilimsel çalışmalara dayanak teşkil edecek tezler ortaya koyalım ki; bizden sonraki kuşaklar içi boş teorik suni hipotezlere kurban edilmesin. Hele ki günümüzde adından sıkça sözü edilen uzay ve fen bilimleriyle iştigal eden Teknofest gençliği adına bunu yapmaya mecburuz da. Zira böylesi teknolojik donanımı haiz gençliğe ne pozitivist bir akım ne evrimci bir akım ne de materyalist bir akım rehber olabilir. Şu iyi bilinmelidir ki; insanın ete kemiğe bürünmesinden hareketle onu sırf maddi varlık olarak görmek evrimcilerin tam da arzuladıkları hayvan mertebesine indirgeyici akla ziyan bir bakış açısıdır. Bu yüzden bizim bakış açımızda yer alan Yüce Allah’ın yarattığı her varlıkta tecelli eden mucize-i rabbaniyeler doğrudan bizim için yaratılış mucizesine olan inancımızı pekiştirmeye yettiği gibi inancımız gereği Âdem'den (a.s) bugüne insanı hep “Allah’ın mukaddes emaneti eşref-i mahlûkat bir varlık” olarak görmemize de yetmiştir. Evrimciler gibi biz asla ve kat’a insanı maymun gibi bir mahlûk olarak görmedik, görmeyiz de.

Unutmayalım ki insanı hayvan mertebesine ve maddi bir varlığa indirgeyen Darwinizm, pozitivizm, materyalizm ve Ateizm taraftarı akımlar fen bilgisi derslerinde yaratılış mucizesinden bahsedilmesinin bilime aykırı olduğundan dem vurmaktalar habire. Oysaki bilimin uğraşı alanı olan cemadat, nebatat, hayvanat ve insanat kendi içinde başlı başına birer laboratuvar âlemler olup, bu söz konusu laboratuvar âlemlerinden neye elimizi atsak her bir fiil failine, eser ustasına, sanat sanatkârına nisbetle Yüce Allah’ın yaratılış mucizesine işaret etmekte. İşte fen bilgisi derslerine bu yönden bakıldığında yaratılış mucizesi dediğimizde bilimle hiçbir şekilde tezat teşkil etmeyip tam aksine Allah’ın ilim sıfatının tecellisi bir bilim dalı olduğu görülecektir. Bu nedenledir ki fen bilgisi derslerinde işlenen her bir konunun Allah’ın yaratılış mucizesine ayna teşkil etmesi hasebiyle Hayy’dan Hu’ya Allah demekten kendimizi alamayız da. Düşünsenize 30 yıl öncesinde kendisi ateist olup ancak 56 yaşına geldiğinde insan DNA’sının şifrelerini çözüp bilim dünyasına adını yazdıran Dr. Francis Collins’in “Laboratuvarda çalışırken Allah’ın varlığını hissettim” haykırışıyla ateizmden yaratılış mucizesi çizgisine gelmesi Allah’ın ilim sıfatının bilim üzerinde tecellisinden maksadımızın ne olduğu noktasında meramımızı açıklık getirmeye yetmiştir. Her ne kadar yaratılış mucizesinin ilk anlarına şahit olmasak da ilk insanın topraktan vücuda geldiğini, kâinatta her var oluşun tesadüfi oluşuma geçit vermeyecek şekilde yaradılış gayesine uygun olarak yaratıldığını biliyor olmamız ve Yüce Allah’ın sıfatlarının yarattıkları üzerinde tecelli ettiğini görüyor olmamız bizim için iman etmemize kâfi sebeptir zaten. Zira Yüce Allah (c.c) “Onları, ilk defa yaratıp inşa eden diriltecektir. O (Allah ki) her türlü yaratmayı hakkıyla bilendir” (Yasin, 79) ayeti celilesi mucibince tıpkı yeryüzü sathını yağmurlarla diriltip envai türlü bitkilerle hayy kıldığı (diri, canlı tutup) gibi ilk insanı da topraktan yaratıp ruh üfleyerek hayy kılmıştır. Madem öyle, bize bu noktada Yüce Yaradan’a hamdü senâ eyleyip yaradılış gayemize uygun Hu nefesimizle zikir eyleyerekten anmak düşer.

Yorumlar 4
Yorum yapmak için giriş yapın.
3 saat önce
Allah'a hamd olsun. Müslümanız. Allah'a hamd olsun dinimiz İslam. Allah'a hamd olsun rehberimiz Kur'an. Allah'a hamd olsun Peygamberimiz Hz Muhammed sav.. Bizlerde sapkın düşüncelere yer yok. Her anne baba bu konuda sorumluluk bilincinde olmalı. Bu amaçla bu çok kıymetli eser muhakkak okunmalı.....
0 beğeni
1 gün önce
Gerçekler sahte ideolojilerle ört bas edilmeye çalışıldı sırtımızı döndüğümuz gerçeklik bizi aydınlatacak rehber kitap Kur'an ve ALLAH'ı tanimamizdir ALLAH'a yaklaşmamizdir
0 beğeni
2 gün önce
Yaratılışın hikmetini sade ve gönle dokunan bir üslupla anlatıyor. Tevhid bilincini güçlendiren derinlikli bir çalışma
0 beğeni
2 gün önce
bilim adamları yoktan varoluşu inkâr etseler de bu hususta Elmalı Hamdi Yazır’ın “Ma’dûmun kendi kendine vücuda gelmesi, zâtî yok olanın bizatihi var olması imkânsızdır” anlamında dile getirdiği; olmayan bir şey kendiliğinden var olamayacağı gibi hiçbir şey de kendi kendine ademden vücut (yokluktan varlığa) bulamaz gerçeğini değiştiremeyecektir. Hayy dan gelen Hu ya gidecektir.
0 beğeni
www.okupaylas.com
Hata bildir